Translator

Wednesday, May 30, 2012

Dijitalizm ve Humanizm

  Dijital artık hayatımıza iyice yerleşti. Nedir dijital ? Basit anlatımla, teknolojinin alt yapısı.Daha basit anlatımla hayatımızda bulunan bütün elektronik makineler. Dijital son 20 yılda atılım yapıp, son 10 yılda hayatımızda neredeyse tamamiyle var olmaya başladı. Çünkü hayatımı kolaylaştırdı, sadeleştirdi. Zamanın kıymetli olduğu bu zamanda, bizim için kendimize her anlamda daha fazla zaman ayırmamıza sebep oldu.
  Peki bir sonraki adım nedir? Dijital nereye gidiyor? Bir çok alan ad bize teknoloji sundu.Harika buluş oldu. Ama en önemli atılımı, haberleşme alanında yaptı. Çünkü uluslararası iletişimi kolaylaştırdığı gibi ucuzlaştırdı ve diğer ülkelerden insanlarla iletişim kurmamızı sağladı. Bunu ticari, kültürel sosyal alanlarda yaptı. En iyi alanı da sosyal alada yani sosyal medyada yaptı. Yeni insanlar yaratığı ya da insanlar kendi sosyal alanlarını yarattı. Kişilik oluşturdu, kişiler yarattı.
  Peki bir  daha soralım. Nereye gidiyor dijital? İnsan bunun neresinde? Dijitale bu kadar bağımlı olmak doğru mu? Birileri bizi, zorla bu dijital hayata mı yönlendiriyor? Yoksa biz her geçen gün bunu daha çok mu arzuluyoruz? Humanizm artık Dijitalizm mi oluyor? Dijital,  insanlar artık yorulmadan bazı şeyleri yapmasnı sağlayarak aslında insanların yetisini mi kaybettiriyor?
   İşte bir örnek.Uzakdoğulu yeni "Pop İkonu " Hatsune Miku. Bir "Hologram" . Sadece O dijital.Hayranları, O şarkı söylerken müzik aletlerini çalanlar ve konser verdiği yer, hepsi "Gerçek".
   Sonuç olarak, İnsanlık nereye doğru gidiyor? İyiye mi, kötü ye mi? Çünkü dijitalin yararları olduğu kadar zararları da var. O da başka bir yazıya.

Sunday, May 27, 2012

Hayvan Hakları / Requested Law of Stray Animals Rights In Turkey


HAYVANLARI KORUMA KANUNU DEĞİŞİKLİK ÇALIŞMALARI HAKKINDA BASIN VE    
KAMUOYU AÇIKLAMASIDIR

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin olarak Başbakanlığa sunulan  ve  basına “Hayvana şiddete ceza geliyor” manşetiyle yansıyan,  kanun teklifi hakkında Komisyonumuzun görüşleri aşağıdaki şekilde değerli kamu oyu ve basın mensuplarının bilgisine sunulur;
Öncelikle basında yer aldığı şekliyle dikkat ve tepki  çeken maddeler üzerinden gidersek;
1-      Hayvanlara şiddet ve kötü muamelenin (tecavüz, hunharca hisle öldürme, işkence), cezalarının ağırlaştırılarak TCK kapsamında suç olarak tanımlanmasına ilişkin Komisyonumuzun  4 maddelik teklifine de uygun olarak  “cezalandırma ve kanuni düzenleme”  başlığı zaten yıllardır beklenen bir düzenlemedir.  Hayvanların “mal” değil “canlı” olduğu, “süs hayvanı” diye bir sınıflama olmaması gerektiği, hayvan zehirlemelerinin Anayasa ile korunan  “Sağlıklı Çevre ve Doğa hakkı” nı ihlal ettiği gerekçeleriyle ilgili kanunlara atfen cezalarının artırılması da gereklidir.  Bu düzenleme mutlak , ceza süresi indirilmeden yasalaşmalıdır.
2-      Petshoplarda hayvan satışı kesin olarak yasaklanmalıdır. Hayvanları Koruma Kanunu adıyla düzenlenen bir kanunda “canlıların mobilya, cam eşya” gibi, ama onlardan daha hoyratça kullanıldığı bir sektörde satışını baştan kabul ederek, şartlarını düzenlemek “hayvan hakkı korumak” değildir. Onları  ticari meta olarak insan kullanımına sunmanın düzenlemesidir. Petshoplarda  hayvan aksesuarları, gıda ve benzeri cansız mal satımı dışında hiçbir canlı satılmamalıdır. Bazı belediyeler tam da buna hazırlanırken Bakanlığın böyle bir düzenleme yapması endişe vericidir. Satışına üretimine izin verip, dövüştürülmeleri,  sokağa atılmaları konusunda pasif kalmak çelişkilidir.
3-      Tehlikeli  ırklar başlığıyla bir kısım köpeklerin adeta “korku dalgası” eşliğinde soykırıma varacak şekilde yok edilmesinin önünü  açan düzenlemeler “Hayvanları Koruma Kanunu” adıyla yayınlanan bir kanunda yapılamaz.  Bahse konu hayvanlar sadece bir köpektir. İnsan eliyle tehlikeli hale getirilmelerinin göz ardı  edilerek, aslında kendisi de mağdur olan bir canlıyı cezalandıran şey “koruma” değil, “kurtulma ve yok etme” düzenlemesidir. Tehlikeli ırkların tespiti ve toplanmasıyla ilgili olarak  3 Bakanlığın birlikte yayınladığı, altyapıdan yoksun, uygulama zorluklarıyla dolu genelgenin iptali için Hayvan Hakları Komisyonumuzun açtığı “YASAKLI TEHLİKELİ IRKLAR GENELGESİNİN İPTALİ “ davamız  hala derdesttir. Muhtemelen bu yasa bekleniyor ki bu  da adaletsiz, hukuksuz bir uygulamadır. Gerçek bir Hayvan Koruma Kanunu’nda hayvanları tehlikeli, zararlı, öldürülebilir olarak sınıflamak yerine her türlü hayvanın korunabilmesine ilişkin önlemler yer almalıdır. Toplanma,  sahiplerinden alınma detaylarının yeri Hayvan Koruma Kanunu değildir.
4-      Hayvan severlerin eğitimi konusunun  dar kapsamlı olup;   hayvanla yaşamayı öğrenebilmiş, başka bir canlıya empatiyle yaklaşabilmiş insanları kategorize edecek şekilde düzenlenmesi doğru  değildir.  Eğitim gereklidir,  ancak  yalnız hayvan severlere değil ilköğretimden itibaren tüm  çocuklara “yaşama saygı” eğitimi verilmelidir. Hayvan koruma kanununda hayvanı korumaya çalışanlara koruma çalışmalarında izlenecek yasal süreç, yardım alabilecekleri kurumlar ve yetkililer  hakkında eğitim verilmesi kabul edilebilir.
5-      Mobil kısırlaştırma (seyyar kısırlaştırma)  konusu da yaşanmış çok sayıdaki örneği dayanılarak hayvanlar açısından kesinlikle kabul edilemez bir uygulama olmasına rağmen, hayvan sevenlerin talebi gibi işleme alınması  yanlıştır.  Günümüz şartlarında  bu uygulamanın kesinlikle sakıncalı olması nedeniyle geçtiğimiz yıllarda İVHO  hekimleri tarafından açılan “MOBİL KISIRLAŞTIRMA UYGULAMASIN KALDIRILMASI”   davası da henüz derdesttir. Yasa düzenleyenlerden hiç birinin sokakta yaşanan bu RESMİ VAHŞET ve KIYIMDAN haberi olmadığından eminiz.  Bu kaçamak  bir düzenlemedir, kesinlikle iptal edilmesi gerekirken yeni tasarıda yer almasını kesinlikle onaylamıyor, kabul etmiyoruz.
6-      Yasanın müeyyideler bölümünün en az 2 sene hapis cezasıyla sınırlandırılması alınabilecek cezaların para cezasına çevrilmesi sonucunu doğuracak olup bu durum ceza hukukunun öncelikli amacı olan önleme ve caydırıcılık niteliklerinin önüne geçebilecek mahiyette olup böyle bir sonuç  bu yasanın ruhuna ve adına aykırıdır.
7-      Evde beslenecek hayvan sayısının sınırlandırılması hakkındaki düzenleme, kısmen  istifçilik ön planda tutularak hayvanların niteliği ve etolojileri gözetilerek  titizlikle yapılmalıdır. Evde tutulacak hayvan sayısının 5199 SK. Temel ilkeleri  doğrultusunda makul sayıyla sınırlandırılması bizler için de anlaşılabilir ve doğru bir düzenlemedir. Ancak ucu açık bırakılarak ve yoğun bir prosedüre bağlanarak  “kişisel hakların kullanılması” sınırına gelebilecek her türlü uygulamayı tanımlayacak yönetmelik değişikliklerine  yol açacağından bu konunun aceleyle yasalaşmaması gerektiğini beyan ediyoruz.  Evlerde bakılan hayvanlarla ilgili olarak zaten başka kanunlarda aleyhe yeterince  uygulama maddeleri varken, Hayvanları Koruma Kanununda bu uygulamalara karşı hayvanları  koruyacak maddeler olmasından doğal ne olabilir?  Bırakın hayvanlara karşı düzenlemeler olan başka kanunlar yapsın bu düzenlemeyi. Koruma kanunu onların nasıl evden atılacağını, kaç tanesiyle yaşanabileceğini düzenleyecekse, hayvanların sıhhati  ve doğası açısından düzenlemelidir. Hayvanlarıyla yaşayan insanları infiale sürükleyen bir kanun hayvanlar için doğru kanundur diyemeyiz.
8-      Hayvan Deneyleri hiç tartışmasız  hayvan hakları ihlalidir. Başlığı HAYVANLARI KORUMA KANUNU olan bir kanunda “hayvanların ne gerekçeyle olursa olsun, kesilmesi, kendileri için gerek yokken ilaçla hasta edilmesi, psikolojik travmaya tabi tutulması ve benzeri yüzlerce acı verici yöntem” le deney yapılmasının bu kanunda tek kelime ile bile yer alması yanlıştır. Deney insanlarla ve başka sektörlerle ilgili bir konu olup tanımları orada yer alacak bir başlıktır. Koruma kanununda ise  Deneyi sonlandıracak çalışmalar olmalı, ya da genel düzenleme ile korunmalarının arttırılması gereklidir. Bu nedenle “deney” düzenlemeleri hakkında hiçbir düzenlemeyi bu kanun kapsamında tartışmaya açık bulmuyoruz. Hayvan koruma kanununda “hayvan deneyi” başlığı olamaz. Aynı şekilde Av konusunu da genel koruma düzenlemeleri içinde  değerlendiriyor ve Koruma Kanunu altında tartışılmasını kabul etmiyoruz.
9-      Ötenazi ; Hayvanların yaşam hakkını koruma amaçlı kanunda hiçbir şekilde hayvanların öldürülmesi uyutulma adıyla toplumsal etik körlük yaratılacak şekilde düzenlenemez. Acı çekiyorsa, yaşayamayacak durumda ise gibi  göreceli bazı kavramların dayanak alındığı bu konu başlığı kime ve neye göre belirlenecek? Kimler uygulayacak? Kim denetleyecek? Soruları cevapsız kalacağı için kanun kapsamında yer almaması gereken bir düzenlemedir. Mevcut yasal uygulama ve durumda bile en ağır ihlallere müdahale edebilme alanımız son derece sınırlıyken yeni bir düzenleme ile var olan durumu ağırlaştıracak uygulamalar  hiçbir hayvan severin talebi değildir. Geri çekilmelidir.
10-   Bakımevi – barınak  konusu da  isimler ve kavram karmaşaları arasında hayvanseverleri  oldukça müşkül durumda bırakan, yasal kelime oyunlarıyla resmi yolların hızla tıkandığı bir uygulamaya dönüştürülmüştür. Şehirlere uzak, doğal alan adı altındaki yerlere bırakılan hayvanların hiçbir şekilde kontrol edilemeyeceği, ölü diri sayısının doğru şekilde takip edilemeyeceği aşikardır. Mevcut uygulamalar, olabilecek uygulamaların göstergesidir. Hayvanların, özellikle kedi ve köpeklerin şehirlerin dışına taşınması iyiniyetli ve koruma amaçlı bir uygulama değildir. Resmi olarak yapılması gereken en doğru şey; “ sokakta yaşayan hayvanların devlet koruması altında olduğunu, küpelerinin onların aşılı ve kısır olduğunu belirttiğini, vatandaşların  bu hayvanlara zarar vermesinin yasak olduğunu”  deklare etmek ve bunu sağlamlaştırmaktır. Yasa mevcut haliyle bile hakkıyla uygulanabilseydi bu gün her yer yavru kedi ve köpekle dolmamış olurdu. Bunca yıldır yapıla gelen uygulamaların yetersizliği, görev ihmalleri, tanım boşluklarından kaynaklanan  zaman ve can kayıplarına artarak yenilerinin eklenmemesi için barınak-bakımevi düzenlemeleri geri  çekilmeli, Bakanlık tarafından  yeniden ve gerçek bir korumaya uygun olarak düzenlenmelidir.  Doğru bir düzenlemeye kadar da mevcut durumun iyileştirilmesi için yapılan talepler değerlendirilmeli ve sonuçlandırılmalıdır.


Basında yer aldığı şekliyle ve  yer alan önemli maddeler üzerinden açıklamalarımız  gerekli oldukça devam edecek.  Mevcut yasa ve  dışarıdan, bizlerden  giden tekliflerin harmanlanmasıyla oluşturulan bu yasa teklifi hayvan korumaya ve hayvanseven taleplerine cevap vermekten çok uzaktır. En çok infial uyandıran “hayvana işkence ve tecavüzle öldürme” başlığıyla yayınlanıyor olması, iyi ve yeterli olduğu anlamına kesinlikle gelmiyor. Kaldı ki o da tam olarak teklif edildiği gibi çıkmayabilir.
Hayvanların yaşamı “az da olsa başardık, bu da yeter” diyebileceğimiz bir alan değildir. Tek hayatları var ve hepsi için o önemli. İnsan olarak bize düşen; gerçek bir adalet anlayışı ile samimi koruma düzenlemelerinin peşinde olmaktır.
Bu konuda basına, hayvan sevenlere, sorumluluk ve adalet duygusu gelişmiş bireylere, dernek ve stk.lara, hukukçulara, Mecliste yasa için elini kaldıracak her bir vekile,   tek tek bize, hepimize büyük sorumluluk düşüyor.  Unutmayalım; bir can ne kadar değerliyse tüm canlar da o kadar değerlidir. Canlıya verdiğiniz değer neyse siz O’sunuz çünkü. Yaşam hakkı üzerinden pazarlık yapılamayacağı ilkemiz doğrultusunda çalışmalarımız sürecek, aralıklı olarak bilgilendirmelerimiz devam edecektir.
Saygılarımızla.

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu  Aktif Çalışma Kurulu adına
Av.Hülya  Yalçın

Friday, May 25, 2012

Türkiye'de Turizm

   Türkiye Turizm'de istenilen seviyeye bir türlü gelmedi. Bunun bir çok neden var. İyi reklam yapamamak, kalitede bir türlü istenilen dengeyi tutturamamak, çalışanların çalışma şartlarının kalitesini artıramamak, Türkiye'de turizmi 12 aya yayamamak, yerli turist ile yabancı turist arasında bir denge kuramamak. 
   Bana göre iki önemli neden göze çarpıyor. Çalışanlar ve yerli-yabancı turist dengesi. Çalışanların kalitesi bir türlü istenilen seviyeye ulaşmıyor. Özellikle, Yiyecek-İçecek bölümünde servis çalışanları için. Kalite istiyorlar, yabancı dil istiyorlar fakat maaşlar düşük. İyi üniversitelerden mezun olanlar bu bölüme tenezzül etmiyor. Hem o bölüm mesleği küçümseniyor(buna dış çever de dahil) hemde maaşlar düşük. Artı gelen yabancı turistte, kaliteyi hak edecek seviyede değil,
  Yerli-yabancı turist dengesi ise şu. Yerli turist içinde maddi durum konusu.Zengin yerliler iyi para harcamıyor, zengin olmanda para harcayamıyor.  Her şey dahil sistemde turistte kaliteyi artırmıyor.
  Yabancılar içinde zengin ve zengin omayan ayrımı var. Türkiye'ye gelen zengin turist değil. Buranın kaymağını hesaplı şekilde her şey dahil sistem ile yeme gelen emekli çalışan turist. Devlet sadece onların ülkeye girerken ve çıkarken bıraktığı dövize bakıyor. İşletmeciler ise, onlardan ne koparırsa kar. Zengin yabancı zaten turist gelmiyor. Gelecek gibi de değil. Çünkü kalite sadece göz boyamaktan ibaret.
   Turizm Bakanlığı Ocak-Nisan ayında Turist Sayısın %6 ile 5.6 milyon düşün yaşandığını açıklamış.Korkarım bu sayı yükselebilir.Çünkü Yunanistan'daki kriz oradaki fiyatları düşüreceği için bir çok turist oraya gidecek ki buna yerli turistte dahil.





TÜRKİYE'YE  GELEN  YABANCI  ZİYARETÇİLERİN  YILLARA  VE  AYLARA  GÖRE  DAĞILIMI





YILLAR
% DEĞİŞİM ORANI
AYLAR
2010
2011
2012*
2011/2010
2012/2011
OCAK
 809 974
 975 723
 981 611
20,46
0,60
ŞUBAT
 953 848
1 079 505
 997 571
13,17
-7,59
MART
1 414 616
1 617 782
1 460 563
14,36
-9,72
NİSAN
1 744 628
2 290 722
2 168 715
31,30
-5,33
MAYIS
3 148 337
3 283 125
 
4,28
HAZİRAN
3 500 024
3 780 637
 
8,02
TEMMUZ
4 358 275
4 597 475
 
5,49
AĞUSTOS
3 719 180
4 076 783
 
9,62
EYLÜL
3 486 319
3 923 546
 
12,54
EKİM
2 840 095
3 039 754
 
7,03
KASIM
1 491 005
1 596 295
 
7,06
ARALIK
1 165 903
1 194 729
 
2,47

TOPLAM
28 632 204
31 456 076

9,86







4 AYLIK TOPLAM
4 923 066
5 963 732
5 608 460
21,14
-5,96
(*): Veriler geçicidir.
2012 yılı Nisan ayında Ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı ayına göre %5,33 düşüş gösterdi.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nden alınan geçici verilere göre; 2012 yılı Nisan ayında Ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı ayına göre %5,33'lük bir azalışla 2 168 715 olmuştur.
Nisan ayında Ülkemize gelen 2 168 715 yabancı ziyaretçinin  88 469'u (%4,08) günübirlikçidir.
Nisan ayında Ülkemize gelen yabancı ziyaretçilerin en çok giriş yaptıkları sınır kapılarının bağlı olduğu iller sıralamasında ilk 5 il aşağıdaki şekilde gerçekleşti:
1- İSTANBUL   %37,76   ( 818 868)
2- ANTALYA   %28,35   ( 614 860)
3- EDİRNE   %10,04   ( 217 835)
4- ARTVİN   %5,22   ( 113 296)
5- MUĞLA   %4,94   ( 107 181)
2012 yılı Ocak-Nisan döneminde Ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı dönemine göre %5,96 azalış gösterdi.
2012 yılı Ocak-Nisan döneminde Ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı dönemine göre %5,96 azalış göstererek 5 608 460 olmuştur.
2012 yılı Ocak-Nisan döneminde Ülkemize gelen  5 608 460 yabancı ziyaretçinin  125 074'ü (%2,23) günübirlikçidir.
Ocak-Nisan döneminde Ülkemize gelen yabancı ziyaretçilerin en çok giriş yaptıkları sınır kapılarının bağlı olduğu iller sıralamasında ilk 5 il aşağıdaki şekilde gerçekleşti:
1- İSTANBUL   %43,23   (2 424 609)
2- ANTALYA   %21,03   ( 1 179 472)
3- EDİRNE   %10,78   ( 604 809)
4- ARTVİN   %6,50   ( 364 697)
5- İZMİR   %3,19   ( 179 027)
YATIRIM VE İŞLETMELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME DAİRE BAŞKANLIĞI
* İsmet İnönü Bulvarı No: 5  06100 Emek/Ankara 'Tel: (0.312) 212 83 95 7 Faks: (0.312) 212 20 05
                                                                   www.turizm.gov.tr    istatistik@turizm.gov.tr




             










Wednesday, May 23, 2012

Onur ve Lanet

  Dünya bir denge üzerine kurulmuştur. Bu denge adalettir. Bu yüzden her canlının bir adalet anlayışı vardır.Hayvanlar içinde insanlar içinde.
  Hayvanlar, kendi cinsleri arasındaki adalet dengesini iç güdüsel olarak bir şeklide çözüyorlar.Bu bazen ölümcül olsa da. Doğal ortamda buna yapacak bir şey yok çünkü bu onların doğası.Diğer hayvan cinsleriyle de bu adaleti veya adaletsizliği çözüyorlar. 
  Peki ya insanlar ve hayvanlar. İşte orada duruma göre adalet dengesi değişiyor. Orman kanunlarının olduğu bir doğal ortam yaşanıyorsa (dağılık, ormnalık yani çağdaş yaşmadan uzak bir yerde yani vahşi ortamda) işte orada gücü gücü yetene. Bazen hayvanlar bazen insanlar adalet savaşını kazanıyor. Çağdaş yaşamın olduğu yerde  kanunlar dengeyi korur. Burada kanunlar genelde hayvanlar lehine uygulanması gerekir. Çünkü onlar çağdaş yaşamın aciz varlıklarıdır. Çağdaş yaşamda onlara yaşam hakkı pek verilmemiştir.Dünya'da hayvan haklarını çok iyi koruyan bir çok ülkeler var. Türkiye, yavaş da olsa bu ülkeler arasına umarım girecek.
  Diğer taraftan insanları arasındaki hukuk . Belkide en önemlisi bu. Çünkü adalet demek, insan için aynı zamanda "Onur" demek. Adalette insanlar maddi olarak bir şeyler kaybedebilir. Bu bazen çok kötü olabilir. Ama kimse onurunu kaybetmek istemez. Adalet yerini bulsun diye savaşır. Adalet çoğunlukla güçlü insanların güçsüz insanlara karşı kazandığı zafer olarak adlandırılsa da bir "lanettir". 
  Geçmiş Dünya tarihine baksanız da, bütün dini söylemler baksanız da, güçlünün güçsüzü haksız yere adaletsizce ezmesi hep "lanetlenmiştir".
   Bu yüzden insan Onuruyla asla oynanmamalı. Yoksa adaletsizlik bir gün mutlaka duvara toslar ve o duvarı yıkar.

Tuesday, May 22, 2012

Kedilerin Aşkı Cats Love

Mina & Alberto Lupo song, singing in Turkish by Ajda Pekkan.
The lyrics written in Turkish by Fikret Şenes. The voice Cünyet Türel.It is only for entertainment.
All Rights Reserved. Her Hakkı Saklıdır.

Monday, May 21, 2012

İzmir'in Martıları İzmir's Seagulls

    Martılar denizlerin özgür ve asi çocukları olarak bilinir.Çünkü koca gemilerle ve  teknelerle yarışırlar.Peki bu asi güçlü ve güzel kuşlar yeri geldiğinde nerede saklanır, nerede yumurta bırakır, bir yuvaları var mıdır?
   Yuvaları muhtemelen yaşadıkları bölgeye göre değişiyordur. Ben bir tanesi biliyorum. İzmir Körfezi üzerinde uçan kuşların, sahilde bulunan apartmanların çatılarında yuvaları var. Buralara yumurta bırakıyorlar, yavruları burada yumurtadan çıkıyor. Bilenler vardır; bilmeyenler için martı yavrular ilk başta siyah renklidir. Sonradan rengi açılır. 
   Yavrular belli bir boya gelince, anneleri uçma talimi yaptırır. Hem de çok gürültülü bir şeklide. Kimse engel olmasın ve zarar vermesin ve yavrular kaybolmasın.
   The seagulls are known as free and the rebellious of the seas. Becaıse they race with the big ships and the boats. Well,  the time has come for  these rebellious, powerful and  beautiful birds, where they store, where do they store and lay their eggs? Have they a slot?
   Their  slot presumably depending on the region is changing.I know that one. Birds flying over the Gulf of Izmir on the coast, there are holes in the roofs of apartment buildings Leave these places, eggs, chicks hatched out here. Maybe some of you know that the seagulls baby were black when they  hatced out . Their color opens later.
   As for a particular dye cubs, their mothers will request an flying target practice. Especially very noisy. Because , no one or anything not to hinder , not to harm and their baby' not to be  lost.

Saturday, May 19, 2012

19 MAYIS 1919

19 Mayıs Türk Milletin Kurtuluş Mücadelesinin başladığı tarih.
The Turkish Liberation Struggle Began on  19 MAY 1919 with MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.


Sunday, May 13, 2012

Doğurmak mı Büyütmek mi/ Give Birth to or Bring Up

     Doğurmak mı Büyütmek mi ? Hep tartışılan bir şey. Hangisi daha önemli? Doğurmak kutsal bir şey diğer taraftan, Büyütmek ise Kutsal bir Görev. Çünkü çocuğu doğurmakla her şey bitmiyor. Esas, hayat doğurduktan sonra çocuğu büyütmek ile başlıyor.
    Annelik zor bir meslek.Annelik Çocuğa bakmak, yedirmek, içirmek, giydirmek, korumak/savunmak, öğretmek gibi bir çok meslek dalını içinde barındırır. Ama en önemlisi Her anne, çocuğuna iyi şeyler öğretmek zorundadır. Çünkü hiçbir anne nasıl çocuğunun üzülmesini dolayısıyla kendinin üzülmesini istemiyorsa çocuklarından başkalarının çocuklarını da üzmesinin başkalarını haklarını yememesini öğretir, öğretmeli,
     Benim annem böyle bir anne. Peki anneler gününde verilecek en güzel hediye nedir? Bence çiçek Bahar ayında verilecek en güzel çiçek ise papatya.



     Give Birth to or  Bring Up? Always as a controversial thing. Which is more important?Give birth to  is a holy thing on the other hand,  Bring Up is a holy duty.  Because everything is not finished give birth to. The main thing is , the life begins with the  bring up after give birth to.
     Motherhood is a difficult job. To look after,  to feed, make to drink, to clothe, to protect and to defend, to teach such branches of a multi-profession within the motherhood. But most importantly, every mother should teach their children good things. If how the mothers do not want to upset their children also ownself,  all the mothers teach or should teach their children do not upset and not take rigths of other people.My mother is such a mother like that. 
      Well, what is the most beautiful gift given to mothers on the day. In my opinion flower.The most beautiful flower of Spring is Chamomile 

Diğer Yazılarım/My Other Articles

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...