Translator

Thursday, December 23, 2021

AB-RUSYA SİYASİ İLİŞKİLERİ EVREN KONAKÇI MAKALE

 

 

 

 

 

                                             AB & RUSYA FEDERASYONU

                                                    SİYASİ İLİŞKİLERİ

 

                                                       

               Komünizm yönetiminin 1990 yılların başına doğru çökmeye başlamasının en büyük işareti, Federal Almanya (Batı) ve Doğu Almanya’ya birbirinden ayıran Berlin Duvarı’nın 9 Kasım 1989‘da Doğu Almanya Bölgesi’nde yaşayan insanların Batı’ya gidebileceğinin söylenmesi ile ‘Utanç Duvarı’ dahi denilen bu duvar, bu simge duvar yıkılmıştır. Artık Dünya’da yeni bir süreç başlamıştır. Bu sürecin sonunda ise, en büyük darbeyi Komünizm ’in kalesi Soğuk Savaş Dönemi’nin süper güçlerinden birin olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kısaca SSCB 1991 yılının sonu doğru dağılmıştır. Dağılan bu yapıdan birçok bağımsız Devlet doğmuştur. Bu Devletler Doğu Bloku ülkeleri de denilen ve bugün haritaların anlamını da değiştiren ülkeleridir. Bunlar, Ukrayna, Beyaz Rusya (Belarus), Litvanya, Letonya, Estonya, Moldova (Doğu Bloku ülkeleri olarak da anılmaktadır) Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan (Kafkasya ve Orta Asya Bölgesi) ülkeleridir.

              Dağılan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde 25 Aralık 1991’de Gobaçov’un istifasından sonra Devlet Başkanlığı’na Boris  Nikolayeviç Yeltsin geçti. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıldıktan sonra Birlemiş Milletlere SSCB’nin yerini Rusya Federasyonu alacak demiştir. Böylelikle Rusya Federasyonu adı altında hem Ruslar hem de Avrupa Birliği için yeni süreç resmen Boris Yeltsin Dönemiyle Başlamış oluyor.                                                                 

                                      BORİS NİKOLAYEVİÇ YELTSİN

                                                DÖNEMİ (1991-1999)

            Boris Yeltsin, Rusya Federasyonu’nu ekonomik açıdan, sosyal açıdan, siyasi açıdan ve hatta kısmen askerî açıdan çok kötü bir vaziyette devir aldı. Rusya Federasyonu’nda ekonomi tamamen çökmüş, halk çok ciddi fakirlik ve yüzden bunalım içindeydi.  Rusya Federasyonu vatandaşlarının bir çoğu kaçarcasına başka ülkelere yaşamlarının dahi şekilde sürdürmek için kaçarcasına terk ediyordu. Tabi bunda yıllarca Komünizm etkisinde kapalı kapılar ardında yaşamanın etkisi de büyüktü. Sosyal açıdan bir değişim geçiyorlardı. Çünkü duvarlar yıkılmış, kapalı kapılar açılmış ve Dünya ile entegre olmak istiyorlardı. Halk da Devlet yönetimi gibi liberalleşiyordu. Siyasi açıdan yollarına çizmiş olsalar da yakın zamanda görülecek çalkantılara yol açılacaktı. Askerî açıdan teknoloji anlamında geri kalmışlardı. Ekonomik çöküntü askeri teçhizatlarını yenileyememiş, geliştirememiş ve üretememişlerdir.

             Bütün Boris Yeltsin’i yeni bir yol çizmeye itiyordu. Avrupa Birliği yakınlaşma. Çünkü Avrupa Birliği’nin finansal kaynaklarından yararlanmak istiyordu. Avrupa Birliği buna kayıtsız değildi; aksine zaten bu yönde hevesliydi.

            Avrupa Birliği bu hevesini ‘Genişleme Politikası’ ile gösteriyordu. Bunun esas adı AVRUPA BİRLİĞİ KOMŞULUK POLİTİKASI (ABKP) Bu genişleme politikası, SSCB zamanında Doğu Bloku Ülkeleri denilen şimdi ise genelde Baltık Ülkeleri diye tabir edilen Litvanya, Letonya, Estonya, Belarus, Ukrayna, Moldova ülkeleridir. Tabi bahsedilen ülkeler eski SSCB içerindeki ülkeler. Doğu Bloku Ülkeleri arasında ama eski SSCB içerinde yer almayan ülkeler de var. Bunlar; Polonya Halk Cumhuriyeti, Macaristan Halk Cumhuriyeti, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti, Romanya, Arnavutluk Halk Cumhuriyeti, Çekoslovakya, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti. Bu ülkelerde; Komünizm etkisi sebebiyle SSCB’nin etkinliği vardır. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti, SSCB’nin dağılmasıyla birlikte dağılmış ve iç savaş çıkmıştır. Bu iç savaş sonucunda Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Kuzey Makedonya, Karadağ, Slovenya ve Kosova gibi ülkeler doğmuştur. Yıllarca Avrupa Kıtası’nın kalbinde süren bu iç savaş- ki Srebrenitsa gibi bir soykırım da yaşanmıştır- Avrupa Birliği gibi Bölgesel Örgüt olarak sessiz kalmıştır.

            Avrupa Birliği genişleme politikasına 1991 Yılında Doğu Avrupa ve Orta Asya Bağımsız Devletler Topluluklarına Teknik Yardım /Technical Aid to te Commonwealth of Indepentent States (TACIS) projesi başlatmıştır. Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan, Ukrayna, Rusya, Moldova ve Belarus'a; eğitim, kültür, araştırma-geliştirme (AR-GE) ve de ticaret için finansal oluşturmuştur. Amaç aslında bu ülkelerin Avrupa Birliği yararına kalkınması ve Rusya’da uzaklaşmalarını sağlamak.

             Daha sonra 1994 Yılı Stratejik Ortaklık ve İş birliği Anlaşması yapılmıştır. Bu iş birliği anlaşmasına göre, ortak ekonomik alan, ortak özgürlük, ortak adalet ve ortak araştırma-eğitim-kültür alan belirlenmiştir. Bu anlaşma Rusya Federasyonu’nun Çerkeslere yaptığı baskıdan dolayı 1997 yılında yürürlüğü girmiştir. Dağıstan’da Çeçenistan yaşana sıcak çatışmalar ve orantısız güç kullanması Avrupa Birliği açısından olumsuz karşılanmıştır. Fakat bahsedilen bu alanların gelişmesi için Avrupa Birliği finansal destek sağlamıştır.

             Rusya Federasyonu zaman içindeki gelişmelerle birlikte 1996 yılında Avrupa Konseyi’ne üye olmuştur. Daha sonra Rusya Federasyonu Avrupa Güvenlik İş Birliği Teşkilatına üye olmuştur. Dahası Rusya Federasyonu 1998 yılında Avrupa İnsanları Sözleşmesi’ni kabul etmiş ve Rusya Federasyonu vatandaşlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru hakkı verip, uluSüstü Mahkemeyi tanımıştır.

            Avrupa Birliği, 1992 yılında Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası için askeri ve güvenlik konularıyla ilgili görevler hazırlamıştır. Bunlara Petersberg Görevleri denir. Bu görevler Balkanları ilgilendirmektir. Fakat 1999 Yılı Helsinki Zirvesi’nde Petersberg Görevleri Moldova, Güney Osetya, Abhazya ve Dağlık Karabağ sorunlarıyla da ilgilenmiştir.

          Boris Yeltsin döneminde ülkesinde ekonomik ve iktisadi olarak yaptığı en önemli atılımlardan biri ki ABD ve AB telkinleri ile Devlet şirketlerini özelleştirmesidir. Bu özelleştirmeler özellikle AB yanlısı birtakım iş adamlarına verilmiştir. Bu şirketler Doğalgaz ve Petrol şirketleridir. Bu iş adamları ileride ciddi rahatsızlık verecek şekilde kendi OLİGARK (ultra zengin) sınıfını yaratmıştır. Bu Oligark denilen kişiler Rusya Devleti içinde de çok ciddi şekilde güçlenmiş ve mafyatik bir yapılanma ile istediklerini yapar hale gelmişlerdir. Diğer taraftan kazandıkları servetleri Avrupa Birliği ülkelerine transfer etmişlerdir. Bu durum aynı zamanda Rusya Federasyonu’n da ciddi ekonomik sınıfsal farklılık yaratmıştır. 

          Bütün gelişmeler NATO ve tabi ki NATO’nun hâkimi sayılan Amerika Birleşik Devletleri’ne değinmeden geçemeyiz. NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) 2. Dünya Savaşı’ndan sonra 1949 yılında 12 ülkenin katılımı ile kurulan (daha sonra ülke sayısının arttığı) bir uluslararası askeri ittifaktır. Amerika Birleşik Devletleri 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Rusya’yı çevreleme politikası vardır. Boris Yeltsin Rusya Federasyonu’nun kötü mali yapısından dolayı hem de liberal anlayıştan dolayı Soğuk Savaş döneminden rakibi ve düşmanı gördüğü ABD ile yakın ilişkiler kurmak zorunda kalmıştır. Bu dönemde ABD yeni bir doktrin geliştirmiş artık çevreleme yerini ‘GENİŞLEME’ politikasına bırakmıştır. Daha önce SSSCB lideri Gorbaçov’a verdikleri sözü tutmayıp, NATO Doğu Avrupa’ya doğru genişleme ile bazı ülkeleri NATO’ya katmıştır. Boris Yeltsin döneminde de ABD Başkanı Bill Clinton, Boris Yeltsin’e aynı genişlememe söz vermiştir. Burada sanki NATO’nun genişleme politikası Avrupa Birliği’nin Komşuluk Politikası ile (ABKP) bir bağ varmış gözükse de yoktur. Ama ilerleyen zamanlarda birbirlerine yaslanarak sürdürmüşlerdir. Çünkü Avrupa Birliği siyasi bir örgüttür. Avrupa Birliğinin askeri kanadı yoktur. Nato ise askeri bir örgüttür. Birbirlerine dayanak olmuşlardır. İlerleyen zaman içerinde bu bağı olmayan genişleme politikası Rusya Federasyonu’nda lider değişimleri nedeniyle çok ciddi rahatsızlık yaratacaktır.

                                               

                                                 Vladimir Vladimiroviç Putin
                                                      (I. Dönem 2000-2008)

           31 Aralık 1999 yılında Boris Yeltsin’in istifa etmesi ile vekaleten yerine Vladimir Putin geçti ve üç ay içinde yapılan seçimlerde Devlet Başkanlığı’nı aldı. Vladimir Putin sıradan bir Başkan ve Lider olmadığını ilk döneminde gösterecektir. SSSCB ‘nin dağılmasını hazmedemeyen ve daha sonraki Boris Yeltsin dönemindeki mecbur kalınan icraatları hazmedemeyen bir Devlet adamı karakterine sahipti. Rusya Federasyonu’nu SSCB dönenimdeki hatta Çarlık dönemindeki gücüne ulaştırmak isteyen bir liderdi.  

           2003 yılında St. Petersburg Zirvesi’nde AB ve Rusya (Stratejik Ortaklık ve İş birliği Anlaşması Zirvesi) geçmişte belirlenen Dört Ortak Alan (Four Common Spaces) belirtilmiştir. Bunlar: Ortak ekonomik alan özgürlük, güvenlik ve adalet ortak alanı dış güvenlik ortak alanı araştırma eğitim ve kültür ortak alanıdır. Bu Dört Ortak Alanın nasıl işleyeceğine ilişkin yol haritası ise 2005 Moskova Zirvesi’nde belirlenmiştir.

          Bu Rusya’yı eski gücüne kavuşturmak için iç politikada da bazı atılımlar yaptı. Özellikle ekonomi alanında. Çünkü güçlü bir iktisadi yapı ile Rusya Federasyonu’nun güçleneceğini biliyordu. Boris Yeltsin dönemindeki Devlet yönetimindeki şirketlerin Avrupa Birliği yanlısı kişilere özelleştirilmesini hiç hazmetmemiş ve bunların Devlet direnç gösteren mafyatik yapılanmalarından hiç hoşnut değildi İlk olarak en büyük Oligark Mihail Hodorkovski’ nin doğalgaz ve petrol üretimi yapan YUKOS adlı şirketine el koydu ve Hodorkovski’yi hapse attı. (2013 yılına kadar hapiste kaldı.) Bu şirkete el koyma ve hapis konusu Avrupa Birliği tarafından tepki ile karşılandı. Bunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (mülkiyet hakkı, adil yargılama ve yaşam hakkına) aykırı olduğu söylendi. Fakat Vladimir Putin bu söylentilere Devlet gereği olduğunu yasal olduğu söyleyerek kulak asmadı. Bu olayla yetinmeyip diğer büyük Oligarklara da gözdağı vererek onların Rusya’ya dönmelerini ve artık Rusya için çalışmalarını sağladı.

          Vladimir Putin’in çok önem verdiği ve Rusya için çok önemli terden biri olan Kaliningrad şehridir. Putin bu şehir için 2006 yılında “Çin’in Hong Kong’u gibidir” tabirini kullanmıştır.  Sosyal yapısı ve imalat sanayisi ile gelişmiş bir şehir bölgedir. Kaliningrad Rusya Federasyonu’nun ana karası dışındaki toprağıdır. Askeri strateji ve Jeopolitik açıdan çok önemli bir yerdedir Rusya içim. Avrupa Birliği içerisinde yer alır. Rusya’nın direkt olarak karadan ulaşma imkânı yoktur. Bunu için en kısa yol olarak Litvanya’dan geçmesi gerekir. Kaliningrad şehrinin diğer komşusu Polonya’dır. Yani Polonya ve Litvanya ile çevrilidir. Bu iki ülke NATO ve AB üyesidir. Burada Rusya önemli donanması vardır. Rusya Kaliningrad şehrini aynı zamanda bir tehdit unsuru olarak Avrupa Birliği’ne karşı kullanmaktadır. Hatta NATO’ya karşı. Çünkü NATO Polonya ‘ya savunma sistemleri kurmaya kalkınca Rusya’da buraya İskender Füzelerini koymakla karşılık verince bundan vazgeçtiler. Almanya Rusya’ya karşı en ılımlı yaklaşan ve asla gerginlik istemeyen Avrupa Birliği üyedir. Zaten Kaliningrad Alman İmparatorluğu döneminde Prusya toprağıdır. Almanya’nın konsolosluğu vardır. Bu durumdan Litvanya ve Polonya gibi ülkeler rahatsızlık duymaktadır. Çünkü Rusya ile Avrupa Birliği arasında vize sorunları vardır. Kaliningrad ’da yaşayan Rus vatandaşlarının bu sorunu Almanya üzerinde kolayca aşabileceği için rahatsızlık duymaktadırlar.

           Avrupa Birliği Komşuluk Politikası ekseninde kesin adımlar atınca Gürcistan’ın Avrupa Birliği’ne almak ve NATO’nun da devreye girip Gürcistan’ı NATO’ya katmak istenmesi neticesinde Vladimir Putin 2007 yılında Ortak İş Birliği Anlaşması’nı askıya almıştır. Bunun yanında yine 2007 yılı Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması’nı (AKKA) askıya alınmıştır.

 

                                               Dmitri Anatolyeviç Medvedev
                                                             (2008-2012)

           Vladimir Putin’in Başkanlık süresi yasa gereği bitince bir nevi görevi Dmitri Anatolyeviç Medvedev’e devretmiş gibi oldu. Çünkü Medvedev’i Putin aday gösterdi. Başkanlığı Putin’den emanetçi şeklinde aldığı görüşü hakimdir. Dmitri Medvedev Avrupa Birliği Rusya ilişkilerine 2008 yılında Paris Zirvesi ile başladı. Çünkü Putin’in son döneminde askıya alınan anlaşmalarla gergin bir durum vardı. Rusya hem Avrupa Birliği’nin hem de NATO’nun Kafkasya girişimlerinden memnun değildi. Bu memnuniyetsizliği 2008 yılında Güney Osetya, Rusya, Abhazya ve Gürcistan katılımı ile olmuş bir savaştır. Bu savaş sonunda Güney Osetya ve Abhazya tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiş ve Rusya bu bağımsızlıkları tanımıştır. Avrupa Birliği ciddi tepki göstermiştir. AB üyesi lokomotif ülkelerinden biri Fransa inisiyatif alarak arabulucu olarak gerginliği sonlandırmıştır.

            2008 yılında Kosova’nın Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan edince ve Avrupa Birliği, ABD ve NATO bu bağımsızlığı tanımıştır. Rusya hem Kosova’nın bağımsızlığına itiraz etmiş hem de tanınmasının çiftte standart olduğunu söylemiştir. Çünkü aynı tanımayı Abhazya, Güney Osetya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) için yapmamışlardır. Tabi ki o zaman Rusya’nın neden KKTC’yi tanımadığı ayrı bir soru işaretidir.

          Bütün gelişmeler üzerine Dmitri Medvedev Rusya’ya daha ılımlı davranan Angela Merkel ile Meseberg görüşmesi gerçekleştirmiştir. Bu görüşmede İran ’nın Nükleer Programı üzerine görüşmüşlerdir. AB İran’ın Uranyum zenginleştirmesinden rahatsızlığı dile getirmiştir. AB-Rusya Güvenlik ve Siyasi komite oluşturma önerisi getirilmiştir. Rusya iş adamlarına Shengen vize konusunda kolaylık sağlanması konusu gündeme getirilmiştir.

           Avrupa Birliği ve Rusya arasındaki diğer bir sorun ise Transdinyester Sorunudur. Transdinyester Moldova Cumhuriyeti Moldova Cumhuriyeti içinde bir De Facto ülkedir. Toplumun çoğunluğu Rusyalardan oluşmaktadır. Bu yüzden Rusya’nın etkisi büyüktür. Transdinyester halkı Rus pasaportu kullanmaktadır. Kendi polis ve askeri yapılanmaları vardır. Moldova’nın Avrupa Birliği’ne üye olamamasındaki sorundur.

                                           VLADİMİR PUTİN

                                               (II. DÖNEM 2012-)

             Vladimir Putin’in 2. Dönemi yine zirve ile başlamıştır. Rusya ve Avrupa Birliği arasındaki bu görüşmeler ya da zirveler rutin bir haldir. Bir gerginlik ve sorun olunca hem görüşme ve zirve yapıyorlar. Bunlar olmayınca Güney Osetya savaşı gibi bir durum ortaya çıkıyor. 2012 yılında AB-Rusya St. Petersburg Zirvesi yapılıyor. Zirvede konuşulan konulardan biri Rusya ve Avrupa Birliği arasında Kuzey Akım Doğalgaz Boru Hattı. Bu boru hattı Rusya’nın Finlandiya Körfezindeki kıyısından çıkıp Baltık Denizi’ni geçip Almanya’ya ulaşmaktadır.  Yine görüşülen konulardan bir vize sorunudur.

          Yine 2013 Yılı AB-Rusya Brüksel Zirvesi yapılmıştır. Konu başlıkları enerji, vize sorunu, insan hakları ihlalleri ve Suriye İç Savaşı’dır. Enerji iş birliği alından özellikle Kuzey Akım Doğalgaz Boru Hattı’nın ikinci için görüşme yapılmış ve bu iş birliğinin geliştirilmesi konuşulmuştur. Bir kez daha vize sorunu gündeme gelmiş ve Rusya vatandaşlarının vize alınmasının kolaylaştırılması konuşulmuştur. Avrupa Birliği Rusya’da insan haklı ihlalleri üzerinde durmuştur. Özellikle özgürlük ve liberalleşme isteyen muhalif kesime yapılan baskılardan söz edilmiştir. Aynı zaman bazı gazetecilerin şüpheli şekilde öldürülmesi ve soruşturmalardaki etkinsizlik ve bir sonuca ulaşmaması rahatsızlık rahatmıştır. Bunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Yaşam Hakkı maddesinin ihlali anlamına geldiği dile getirilmiştir. Dahası “muhalif gazetecilerin hapiste olması ve özgürlüklerinin kısıtlanması, yargılanmalarındaki usulsüzlük Adil Yargılanma maddesinin ihlali anlamına gelmektedir” denilmiştir. Putin cevap olarak; bu söylemlerin kendi iç işleri olduğu hukuk uygulandığını belirtip, Avrupa’da yükselen ırkçılığa dikkat çekmiştir. Toplumlar arasında ve de özellikle ırkçı politikacıların siyasette yer bulmasının esas rahatsızlık olduğuna dikkat çekmiştir.

                                          

             Konuşulan konulardan en önemlisi Suriye İç Savaşı’dır. Avrupa Birliği tarafından Rusya Federasyon’un Beşar Esad’a destek vermesinden duyulan rahatsızlık belirtilmiştir. Beşar Esad’ın muhaliflere karşı orantısız güç kullandığı toplumun bir kesimine karşı insan hakları ihlalleri yapıldığı söylenmiştir. Bu desteğin durması Beşar Esad’ın iktidardan inmesi sağlanması istenmiştir. Vladimir Putin isyancı gruplara karşı Beşar Esad yönetiminin meşru müdafaa hakkını kullandığını, Beşar Esad’ın diplomasi ile iktidardan çekilebileceğini belirtmiştir. Bu arada ABD’nin bu yüzden ciddi bir kızgınlığı vardır, Putin’e karşı. Diğer taraftan Irak İşgali sonucunda Irak’ta oluşan, Suriye’de yuvalanan ve iç savaşta Suriye’ye karşı etkin faaliyet gösteren ve sonraları Dünya’da özellikle Avrupa Kıtası’nda da yaptığı terör eylemlerinde adından söz ettiren Irak ve Şam İslam Devleti  adlı (İŞİD)  terör örgütüne karşı da iş birliği içinde olunması kararı alındı.

           2014 yılında Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç iktidardan düşünce Rusya Kırım’ı ilhak ediyor. Çünkü daha Turuncu Devrim sırasında yaşanan Avrupa Birliği yanlısı hareketin yeniden başlayacağı ve böylelikle Ukrayna’yı AB’ye ve de NATO’ya karşı kaybedeceği endişesi ile Kırım İlhak ediliyor. Daha önceleri Rusya’nın Rus ayrılıkçı grupları desteklemesiyle Ukrayna güçleriyle çatışmalar oluyordu. Karşılıklı kayıplar veriliyordu.

          Kırım Osmanlı zamanında kaybedilen savaşla Çarlık Rusya’sına geçmiştir. Çarlık Rusya’sından sonra SSCB yer alınca SSCB burayı Ukrayna’ya bırakıyor. Fakat SSCB’de dağılınca burası sorun olmaya başlıyor. Çünkü Kırım Rusya için askerî açıdan stratejik öneme sahip. Karadeniz hakimiyeti açısından doğal bir deniz üssü. Rusya’nın burayı kaybetmesi özellikle NATO’nun burada güçlenmesi ve de Rusya Karadeniz’de hareket edememesi anlamına gelmektedir. Bu da Rusya için savaş sebebidir. Kırım’ın ilhakından bu yana yani 2014’ten bu yan Avrupa Birliği her sene yenilen ekonomik yaptırmalar uygulanmaktadır.  Rusya ile AB ciddi bir ticaret ortağıdır ve aralarından geniş bir bağımlılık vardır. Fakat iki tarafta şu ana kadar ciddi bir ekonomik zarar yaşamamıştır. Diğer taraftan Rusya bu ekonomik yaptırımlara karşı yeni alternatifler özellikle Asya ülkeleri ile aramaktadır.

 

                                               

 

 

                                                  SONUÇ

              Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin sağılmasıyla Avrupa Birliği ve Rusya ilişkileri yeniden yeni politikalar farklı bir yol izlemiştir. Boris Yeltsin Rusya’nın kötü durumda olmasından istemeyerek ve de isteyerek AB ve ABD ile yakınlaşma sürecine girmiştir. Özellikle finansal kaynaklar yaratmak amacı ile. Bu yüzden ülkesinde liberal politikalar ama daha çok ekonomi yönünden tatbik etmeye başlamıştır. Bu çok da iyi neticeler doğurmamıştır. Çünkü Rusya ekonomik sınıfsal uçurum ortaya çıkmıştır. Uluslararası arenada ciddi bir siyasi itibar kaybı olmuştur.  Bu durum bazı milliyetçi gururlu Devlet adamlarını rahatsız ediyordu.

               Bu duruma rahatsız olanlardan biri Vladimir Putin’di. Her ne kadar seçimle iş başına gelse de aslında iddia edilen Boris Yeltsin’den Başkanlığı devir aldığıdır. Putin çok gururlu bir Rus ve eski KGB (Devlet Güvenlik Komitesi, Sovyetler Birliği'nin istihbarat ve gizli servisi) ajanı idi. Rusya’yı eski günlerine döndürmeyi amaçlıyordu. AB ile bağımlık esasına dayalı ama boyun eğmeyen ilişkiler yürütmek istiyordu. Gerçekte Putin AB’yi bir güç olarak güç olarak görmüyor. Aynı zamana AB‘nin NATO ile iş birliği yaparmışçasına hareket etmesine kızıyor. Bu yüzden AB karşı bir oyun oynatmışçasına harekete ediyor. Avrupa Birliği siyasi yapısı içerinde Avrupa Birliği’ni siyasi olarak parçalamaya çalışıyor. Böylelikle AB’yi cezalandırıyor Putin. Diğer bir cezalandırma ve gözdağı olarak Belarus sınırına yığılmasına müsaade ettiği göçmenler. Avrupa Birliği’nin katı bir sığınmacı göçmen politikası var. Bu insanların Avrupa Birliği üyesi ülkelere dağılmalarını istemiyorlar. Putin bu politikasıyla Türkiye’nin yapmadığını yaparım demek istiyor.

              Dahası AB Rusya’yı, eğitim, kültür, ekonomik, ticaret, araştırma- geliştirme, askeri-güvenlik- terör alanlarında stratejik iş birliği ortaklığı yaparak kendine istediklerini yaptırabilme anlamında entegre etmek istiyor. Rusya ve Rus halkı kendini hiçbir zaman Avrupa’nın bir parçası olarak görmedi. Rusya’da kendine menfaat sağlayacak şeklinde bir bağımlılık istiyor. Böylelikle Avrupa Birliği’ne üstünlük kurarak ABD’ye de mesaj vermiş olacaktır.

             Sonuç olarak AB-Rusya ilişkileri çok ciddi ticaret ortaklıkları olduğu için bu bağımlılık esasında barışçıl ve çözüm şekilde deva edecektir. Rusya için tek şart AB’nin Ukrayna ve Kafkaslardan uzak durması -ki Rusya için kırmız çizgi- ve bu konuda ABD(NATO) ile hareket etmemesini istemektedir.

 "Her Hakkı Saklıdır." Herhangi bir şekilde kullanılamaz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                      

 KAYNAKLAR;

          STRATEJİK ORTAKLIK İLE STRATEJİK REKABET ARASINDA RUSYA-AB İLİŞKİLERİ Yeliz ŞAHİN İKV Uzman Yardımcısı Kasım 2013 İKTİSADİ KALKINMA VAKFI

          Alexei Navalny Zehirlenmesi ve AB-Rusya İlişkileri TÜRK ASYA STRATEJİK ARAŞTIRMA MERKEZİ (TASAM)

Furkan DEMİR Sedat Berk ÇİFCİLER Osman MİCAN

          RUSYA- AB İLİŞKİLERİNDE STRATEJİK ORTAKLIKTAN STRATEJİK DEPRESYONA Yrd. Doç. Dr. Neziha MUSAOĞLU*

Yrd. Doç. Dr. Uğur ÖZGÖKER**

          RUSYA FEDERASYONU-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNİN ÜÇ TEMEL BELGE ÇERÇEVESİNDE İNCELENMESİ

Yüksek Lisans Tezi Dicle KORKMAZ

          RESMİ BELGELER IŞIĞINDA RUSYA’NIN DIŞ POLİTİKA EĞİLİMİ Mehmet Çağatay Güler, Mehmet Akif Teke Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) RAPOR

          RUSYA-AB İLİŞKİLERİ Prof. Dr. Birol AKGÜN

          EURONEWS Berrak Kanbir Rodriguez Sanmartin Donmuş çatışma bölgeleri nedir? Rusya bu bölgelerde ne kazandı ne kaybetti?

          Akademisyen Remzi ÇETİN Rusya'nın Yavru Vatanı: "Kaliningrad" | Rusya'nın Füze Üssü Olacak Mı? Youtube Sayfası

          Vikipedi/VladimirPutin

          Vikipedi/BorisYeltsin

          Vikipedi/DimitriMedvedev


No comments:

Diğer Yazılarım/My Other Articles

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...