Millet olarak şikayet ederiz, kötü insanlardan zalim güçlülerden.Hele bizi yönetmek için öyle biri başımıza geçerse isyanımız büyür. Ama bu tipte bir insan bize denk gelene kadar hemen boyun eğeriz, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diye
Diğer taraftan, efendi saygılı, çok konuşmayan, belki hiçbir işe yaramayan, belkide sümsük diyecek kadar ileri gidebileceğim ama sadece insan olma vasfını taşıyan bir insana değer vermeyiz. Korumyız kollamayız. Ondan sonra yukarıda yazdığım gibi bir insan geldimi başımıza oturup ağlarız.
Ben eski Türk Sineması filmlere hayranım. O filmler bizileri anlatıyordu ya da uyarıyordu. Örneğin "Kılıbık" filmi. Kemal Sunal sadece bir "insan"dı. Ailesine bakmaya çalışan. Tabiki filmin anlatmak istediği başka şeylerde vardı. Ama sadece basit bir insana değer verilmesi, insan olmasının önemsenmesi isteniyordu. Taki katil ve tecavüzcü olana kadar. Bir gerçek katilin kimliğini değiştirmesi ile bu sıfata sahip oldu. Herkes adam yerine koymaya, sevmeye saymaya değer vermeye, başladı. Ama bir katildi, tecavüzcüydü.
Neden sonra gerçek anlaşıdı, katil ve tecavüzcü O değildi. Herkes suratına türkürdü. Katil tecavüzcü olduğu için değil, milleti öyleymiş gibi kandırdı diye. Filmin sonunda O iyi yürekli insan O "Kılıbık" denilen insan, oğlu dövülünce çileden çıktı ve oğluna bunu yapanları hizaya getirdi.
İşte Kemal Sunal Senaristin yazdığını bize ne güzel anlatmıştı oyunculuğu ile. Bizi bize anlattı.Halbuki insana insan olduğu için değer versek böyle kötü günler yaşamayız. Kemal Sunal'ın bizi bize anlatığı böyle filmleri var. Kendiside zaten kendisinin tezini yapmıştı.
Bir örnekte, Erdoğan Bugay'ın (Umur Bugay'ın kardeşi) senaristliğini yaptığı "Bizimkiler" dizisi. Farklı statüdeki insanların apartman hayatında yaşamaya çalışması!!!. O zamanlar da gülüyorduk, halimize. Ama aslında kendimize gülüyorduk. Tıpkı Kemal Sunal filmleri gibi. Bana göre bunların hepsi eleştiriydi. Ortak paydada buluşma değeri gibi. Bugün bile apartman hayatında yaşamak daha zor. Zor değil berbat. Bir apartmanda yaşmayı beceremeyenler. bir apartmanın yöneteminde ortak paydada buluşamayanlar aynı Ülkede nasıl yaşar. Çok basit yukarıda yazdığım filmlerin dizlerin "insana değer verme" düşüncesiyle. Benim ki sadece bir hatırlatma.
Diğer taraftan, efendi saygılı, çok konuşmayan, belki hiçbir işe yaramayan, belkide sümsük diyecek kadar ileri gidebileceğim ama sadece insan olma vasfını taşıyan bir insana değer vermeyiz. Korumyız kollamayız. Ondan sonra yukarıda yazdığım gibi bir insan geldimi başımıza oturup ağlarız.
Ben eski Türk Sineması filmlere hayranım. O filmler bizileri anlatıyordu ya da uyarıyordu. Örneğin "Kılıbık" filmi. Kemal Sunal sadece bir "insan"dı. Ailesine bakmaya çalışan. Tabiki filmin anlatmak istediği başka şeylerde vardı. Ama sadece basit bir insana değer verilmesi, insan olmasının önemsenmesi isteniyordu. Taki katil ve tecavüzcü olana kadar. Bir gerçek katilin kimliğini değiştirmesi ile bu sıfata sahip oldu. Herkes adam yerine koymaya, sevmeye saymaya değer vermeye, başladı. Ama bir katildi, tecavüzcüydü.
Neden sonra gerçek anlaşıdı, katil ve tecavüzcü O değildi. Herkes suratına türkürdü. Katil tecavüzcü olduğu için değil, milleti öyleymiş gibi kandırdı diye. Filmin sonunda O iyi yürekli insan O "Kılıbık" denilen insan, oğlu dövülünce çileden çıktı ve oğluna bunu yapanları hizaya getirdi.
İşte Kemal Sunal Senaristin yazdığını bize ne güzel anlatmıştı oyunculuğu ile. Bizi bize anlattı.Halbuki insana insan olduğu için değer versek böyle kötü günler yaşamayız. Kemal Sunal'ın bizi bize anlatığı böyle filmleri var. Kendiside zaten kendisinin tezini yapmıştı.