İsrail'in Gazze'ye yaptıklarından dolayı Dünya'nın çeşitli yerlerinden tepkiler gelmektedir. Bunlar haklı tepkilerdir ki, tepkilerin gösterildiği yerlerdeki Yahudilere zarar vermemek kaydı ile.
Bizim ülkemizde hemen akla gelen Yahudi mallarına (İsrail değil) bunlara boykot uygulamak. Türkiye'de satın alınan her Yahudi malının İsraile yardım olduğu düşünülmesi. Bunda haklılık payı var diyelim. Peki bu ne kadar gerçekçi?
Bu boykotu başlatanların bir kısmı hariç bugün bile yad ettikleri ve Türkiye'nin "önü açtı" denilen siyasetçilerin yaptıkları yanlışa hiç deyinmiyorlar. Serbest piyasa ekonomisi ile Türkiye'yi fütursuzca yabancı sermayeye açmak, bugün bile aynı politikayı güden siyasetçilerin "paranın dini imanı olmaz" demesi boykotu sıradan bir noktaya getiriyor. Çünkü sen yerli üretici ve girişimcin için en baştan önlem almazsan kendini Küresel sermaye karşısında ezdirirsen, kendi insanını üreticilik ve girişimcilik anlamında sınıf atlaması için yardımcı ve teşvik etmezsen bugün yapabileceğin sıradan bir boykot olur. Boykotu küçümsemiyorum. Ama bölgede ekonomik gücümüzü göstermek boykotla olmaz.
Boykot edilen fastfood firmalarından yola çıkarak çok basit bir örnek vereyim. Fastfood firmaları Türkiye'ye geldiğinde çok sükse olmuştu. Bakın sandviçleri restoran ortamında yiyorsunuz, yok efendim yanında şu bu, çok uygun menülü fiyata. Dahası bakın gençlerimiz part-time iş buluyor hem okuyor hem çalışıyor deniyordu. Evet bu part-time iş olayı güzeldi. Sanayi sitelerinde çalışan gençlerde aynı zamanda meslek liselerinde okutulamaz mıydı? Ki bugün Türkiye çok farklı yerde olurdu. Bu da ayrı bir konu.
Biz yine fastfood işine geri dönelim. Ben küçükken büfeciler vardı. Sandviç büfeleri. Yiyecek ve içecek dışında da herşeyi satarlardı. 10 metrekarelik büfenin içinde 4 kişi çalışırdı. Bu fastfood restoranları açılınca hepsi yok oldu gitti. Hatta İzmir'de görüntü kirliliği yapıyor diye de yok ettiler. Son bir kaç yıllardır canlandırılmaya çalışılsa da aynı tat ve mutluluk yok.
İşte o zaman küresel fastfood restoranlarına karşı bu büfeci girşimcilere sınıf atlatılsaydı, bugün boykot işe yarayabilirdi. Ama toptan bağlı olunca havada kalıyor. Bu arada fastfood restoranlarının Türk tedarikçilerini, onların Türk işletmecilerini ve ödedikleri vergiyi de unutmayalım ve unutmayın.
Diğer taraftan ihracat yapanları, yapmak için New York hahamlarından koşer(helal) izni alanlar ki bunlar "paranın dinî imanı olmaz"diyenler onları saymıyorum.
Boykot yapmak için bağımsız olmak lazım. Yaşanan bu gelişmeler karşısında Ekonomik bağımsızlığın değeri daha iyi anlaşılıyordur.
Bizim ülkemizde hemen akla gelen Yahudi mallarına (İsrail değil) bunlara boykot uygulamak. Türkiye'de satın alınan her Yahudi malının İsraile yardım olduğu düşünülmesi. Bunda haklılık payı var diyelim. Peki bu ne kadar gerçekçi?
Bu boykotu başlatanların bir kısmı hariç bugün bile yad ettikleri ve Türkiye'nin "önü açtı" denilen siyasetçilerin yaptıkları yanlışa hiç deyinmiyorlar. Serbest piyasa ekonomisi ile Türkiye'yi fütursuzca yabancı sermayeye açmak, bugün bile aynı politikayı güden siyasetçilerin "paranın dini imanı olmaz" demesi boykotu sıradan bir noktaya getiriyor. Çünkü sen yerli üretici ve girişimcin için en baştan önlem almazsan kendini Küresel sermaye karşısında ezdirirsen, kendi insanını üreticilik ve girişimcilik anlamında sınıf atlaması için yardımcı ve teşvik etmezsen bugün yapabileceğin sıradan bir boykot olur. Boykotu küçümsemiyorum. Ama bölgede ekonomik gücümüzü göstermek boykotla olmaz.
Boykot edilen fastfood firmalarından yola çıkarak çok basit bir örnek vereyim. Fastfood firmaları Türkiye'ye geldiğinde çok sükse olmuştu. Bakın sandviçleri restoran ortamında yiyorsunuz, yok efendim yanında şu bu, çok uygun menülü fiyata. Dahası bakın gençlerimiz part-time iş buluyor hem okuyor hem çalışıyor deniyordu. Evet bu part-time iş olayı güzeldi. Sanayi sitelerinde çalışan gençlerde aynı zamanda meslek liselerinde okutulamaz mıydı? Ki bugün Türkiye çok farklı yerde olurdu. Bu da ayrı bir konu.
Biz yine fastfood işine geri dönelim. Ben küçükken büfeciler vardı. Sandviç büfeleri. Yiyecek ve içecek dışında da herşeyi satarlardı. 10 metrekarelik büfenin içinde 4 kişi çalışırdı. Bu fastfood restoranları açılınca hepsi yok oldu gitti. Hatta İzmir'de görüntü kirliliği yapıyor diye de yok ettiler. Son bir kaç yıllardır canlandırılmaya çalışılsa da aynı tat ve mutluluk yok.
İşte o zaman küresel fastfood restoranlarına karşı bu büfeci girşimcilere sınıf atlatılsaydı, bugün boykot işe yarayabilirdi. Ama toptan bağlı olunca havada kalıyor. Bu arada fastfood restoranlarının Türk tedarikçilerini, onların Türk işletmecilerini ve ödedikleri vergiyi de unutmayalım ve unutmayın.
Diğer taraftan ihracat yapanları, yapmak için New York hahamlarından koşer(helal) izni alanlar ki bunlar "paranın dinî imanı olmaz"diyenler onları saymıyorum.
Boykot yapmak için bağımsız olmak lazım. Yaşanan bu gelişmeler karşısında Ekonomik bağımsızlığın değeri daha iyi anlaşılıyordur.